Bilindiği üzere dil, insanlar arasındaki iletişimin en temel araçlarından biridir. Dil, milletlerin geçmişten aldığı bir miras, bir kazançtır. Dil sayesinde insanlar geçmişten bugüne ve geleceğe birbirlerine rehberlik edebilirler. Dilin sürekliliğini ve sınırsızlığını sağlayan özelliği canlı oluşudur. Yani dil dünü bu güne bağlıyor. Ortak dil, ortak kader birliği demektir. Aynı dili konuşan insanların aynı kökene sahip olduğu, aynı kültüre sahip olduğu, aynı gelenek ve değerlere sahip olduğu bilinmektedir.
Dil bir milletin temel kültürel değerlerinden biridir. Aynı dili konuşan insanlar millet denilen toplumsal örgütlenmenin temelini oluşturur. Çünkü dil, duygu ve düşünceleri insanlara aktaran, insan toplumlarını gruplaşma ve kalabalıklardan kurtarıp, duygu ve düşünce birliği olan bir topluma dönüştüren bir araçtır… Dolayısıyla dil, insanı birey yapan, toplumun bir üyesi yapan en büyük miras ve araçtır. Bu araç iyi kullanılmazsa insanların yaşadıkları topluma yabancılaşmasına da yol açmaktadır. Çünkü insan diliyle hayatını yaşadığı topluma adapte edebilir, yani toplumun bir üyesi olabilir, çünkü dil olmazsa insan yaşadığı toplumdan ayrılır. Dil sayesinde insanlar o toplumun kültürünü, inançlarını ve değerlerini devam ettirirler. Bu nesiller boyunca aktarılabilir.
Dil, tüm insan kültürünün temelidir ve insan toplumunu yaratır. Diline değer vermeyen toplumlar zamanla başka kültürlerin esareti altında kalacak ve yabancı bir kültür onların kültürünü ele geçirecektir.
Dil kültürün en önemli unsurlarından biridir. Bu tavrıyla dil, toplumun kültürü içindeki tüm toplulukları temsil etme görevine sahiptir. Günlük alışkanlıklar, öfkeler, sevinçler, düğünler ve yaslar dil ile ifade edilir, tanımlanır ve anlatılır. Bu işlevi nedeniyle dil ile kültür arasında kaçınılmaz, zorunlu bir bağ vardır. Çünkü dil ve kültür iç içedir. Dilde yaratılan sanat eserleri, diğer alanlara ve konulara göre daha spesifik ve kültür taşıyıcılarıdır.
Dil kişinin düşünme biçiminin ifadesidir, dil olmadan düşünceler ifade edilemez. Her gencin dikkat etmesi gereken şey, kendi anadilinde düşünüp, milliyet şuuruyla yaşadığı topluma katılıp, onun içinde büyümesi olmalıdır. Bu yapılmazsa ulus inşa süreci gerçekleşmeyecektir. Diline sahip çıkan milletler, geleceklerine de sahip çıkarlar.
Dil öğrenimi sosyal/kültürel çevreye bağlıdır. Çocuğun sosyal ve dilsel çevresi olmadan dil edinmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle dil iletişimi sosyal/kültürel bağlamın varlığında gerçekleşir ve değer kazanır.
Edebiyatın, özellikle de romanın millileşmeye etkisi konusunda birkaç şey söyleyelim.
Elbette yazarlar eserlerini yazmakta özgürdürler, Çünkü yazarlar öncelikle ilham aldıkları şeyleri yazarlar, kendileri için yazarlar. Bana göre Kürt yazarları edebi eserlerini yazarken okuyucularının dil durumunun farkında olmalıdırlar. Çünkü onların Kürtçe eserlerini okuyanlar Kürtlerdir.
Bu bir kural olmasa bile (Kürt dilinin durumu nedeniyle) hem halkı uyarmak hem de korumak amacıyla geniş kitlelere ulaşan edebiyat, şiir, sanat ve tiyatro eserlerinin halkın anlayacağı bir dille yazılması gerekmektedir. Geçmişten günümüze aktarılan ve bugünü geleceğe taşıyacak yazılı kültür eserlerinin yaşatılması için. En önemli husus bunların anlaşılır, sade ve halkın konuşabileceği bir dille yazılmasıdır. Okuyucuda millî duyguları uyandıran romanların ortak özelliklerinden bazıları şunlardır;
1. Roman ana dilde yazılmalıdır.
2. O coğrafyaya ilişkin sosyal ve kişisel sorunların telaffuzu.
3. Romantik duygularla vatan ve millet sevgisini geliştirin.
4. Milli değerlere anlayışla yaklaşır.
Çünkü toplumu oluşturan ve toplumu millet yapan unsurlar mutlaka onun özellikleri, maddi ve manevi değerleridir.
Kültür, dil ve edebiyat temel değerlerdir. Bu değerler milleti inşa eder.
Üstelik milleti bir arada tutar ve o milletin geçmişini, geleceğe dönüştürür. Kültür, dil ve edebiyat birbiriyle ilişkilidir, bağımsız düşünülemez ve açıklanamaz. Birbirlerine bağımlı oldukları çok güçlü bir bağları var. Edebiyatın ürünü dildir ve aynı zamanda dil kültürü taşır. Ancak edebiyat hem kültürdür hem de dildir. Her şeyden önce anadili korumak, insanlığın zenginliğini korumaktır. Milli kültürel değerler millet olmanın şartlarıdır. O milletin dilinde yazılan edebî eserler, tarihin yumuşak ve güzel delilleridir, o milletin ruhunun koruyucusudur. Yani dil ve edebiyat birbirine bağlıdır ve birbirini destekler.
Edebiyat bir milletin tarihinin ve karakterinin aynası olduğundan, bir milletin yaşantısına ait özellikleri onun edebiyatında görebiliriz. Edebiyat milletin en güzel değerlerini yansıtır ve bunu nesilden nesile aktarır.
Dolayısıyla bir milletin geçmişini, değerlerini ve özelliklerini onun edebiyatında görebiliriz. Güçlü ve sağlam bir edebiyat, bir milletin milli değerlerini ve maneviyatını nesilden nesile koruyup yükseltebilir.
Edebiyat milli bilincin uyanmasında önemli bir araçtır. Edebi eserler milli karakteri yüksek derecede gösterir ve o millete mensup insanları manevi anlamda etkiler. Dünya edebiyatı standartlarına göre yazılan edebî eserler, bulundukları toplumda ortak bir milli düşünce ve zihniyet oluşturabilir. Edebi eserler, özellikle de edebi romanlar, milli kimliğin oluşmasında toplumun üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
Kısacası edebiyat, özellikle de edebi bir dille yazılan romanlar, millet olma yolunda önemli bir rol oynar.